#Hastane

Haberin Analizi - Hastane haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Hastane haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bugün 14 Mart... İşin hamurunda emek, fedakârlık ve tutku var! Haber

Bugün 14 Mart... İşin hamurunda emek, fedakârlık ve tutku var!

14 Mart Tıp Bayramı kapsamında en kutsal mesleklerden biri olarak kabul edilen hekimliğin önemi ile unutamadıkları olayları İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi doktorları anlattı. İZMİR (İGFA) - Türkiye’nin ilk ve tek belediye hastanesi olan İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi’nin hekimleri, 14 Mart Tıp Bayramı kapsamında bu kutsal mesleğin önemini kendi hikâyeleri üzerinden anlattı. Neden bu mesleği seçtiklerini ve unutamadıkları vakaları aktaran hekimler, dokundukları her yaşamla görevlerine biraz daha bağlandıklarını belirtti. “İŞİMİZE TUTKUYLA BAĞLIYIZ” Eşrefpaşa Hastanesi Başhekimi, Acil Tıp Uzmanı Doç. Dr. Başak Bayram, hekimliğin tutku, fedakârlık ve yoğun emek gerektiren özel bir iş olduğunu vurguladı. Covid pandemisi ve depremlerde hekimlerin ailelerinden uzak kalarak hep en ön safta olduğunu belirten Doç. Dr. Bayram, “Bütün bunları düşündüğümüzde, hekimlik aslında bir yaşam şekli. Onu sadece para kazanılan bir iş olarak tanımlayamayız” dedi. Unutamadığı bir vakayı da anlatan Doç. Dr. Bayram, “Mecburi hizmetim sırasında bir hafta sonu izin günümde eşyalarımı almak için hastaneye gittim. O sırada bir anons geldi. 15 yaşındaki bir kız çocuğunu kalbi durmuş olarak hastaneye getireceklerini öğrendim. Hastanede bekledim. Üç hekim 70 dakika boyunca aralıksız kalp masajı yaptık ve onu hayata döndürdük. Hasta, iki hafta sonra beni okul formasıyla ziyarete geldi. Bu hiç unutulmayacak bir anıydı” diye konuştu. Şu dönemde hekimlerin zor zamanlar geçirdiklerini de söyleyen Bayram, sözlerini şöyle tamamladı: “Bazılarımız yoruldu, bazılarımız işten ayrıldı, bazılarımız ülkeyi terk etti. Zor bir sağlık sisteminin parçası olarak çalışıyoruz ama her ne olursa olsun Türk hekimleri olarak yaptığımız işe tutkuyla bağlıyız.” “EN YAKIN ARKADAŞIMA KANSER TANISI KOYDUM” Eşrefpaşa Hastanesi Başhekim Yardımcısı, Patoloji Uzmanı Dr. Filiz Dağ da Kahramanmaraş depremlerinde bölgeye giden ekiplerin koordinasyonunu sağlayan doktorlardan biri oldu. Özellikle afet ve salgın dönemlerinde hekimlere çok ihtiyaç olduğunu söyleyen Dr. Filiz Dağ, kendi hikayesini ise şöyle anlattı: “Annemin çocukluğumda sık sık hastalanması nedeniyle ‘Büyüyünce doktor olacağım’ demiştim. İlkokulda öğretmenime bunu söylediğimde ‘Doktor olmak o kadar kolay mı?’ demişti. Zorlu yolları geçerek hekim oldum. O söz benim azimli olmama neden oldu. Giderek değersizleştirildiğimiz bir dönem yaşıyoruz ama yakınlarımız hastalanıp hasta yakını konumuna geçtiğimizde hekimlerin önemini daha fazla anlıyoruz. İnsanlara ve ülkemize yardım edebilmek için mutlu bir şekilde çalışmamız gerekiyor. Biz Eşrefpaşa Hastanesi olarak çok şanslıyız. Omuz omuza yürüyebileceğimiz insanlarla, iyi yöneticilerle çalışıyoruz” diye belirtti. Meslek hayatında en unutamadığı bir olayı da aktaran Dr. Filiz Dağ, şöyle devam etti: “Patoloji uzmanı olarak son kararı vermek her zaman çok endişe verici. Bizim tanı koymamızla bir hastanın hayatı değişiyor. En yakın arkadaşıma kanser tanısı koydum. Bu, hayatımdaki en zor sınavlardandı. Ne mutlu ki arkadaşım iyi ama ona her baktığımda o günü hatırlıyorum. Hekim olmak, karşındakini kendinden çok düşünmek demek. Hekimlik; hastayı ailenden biri olarak saymayı ve yeri geldiğinde ‘Ben onun yerinde olsaydım’ düşüncesini ön plana alarak insan hayatını kurtarmayı gerektiriyor.” “CANIMIZI SİPER ETTİK” Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Altan Gökgöz de kendi yaşadığı hastalıktan sonra doktor olmaya karar veren biri. Ortaokuldayken akut eklem romatizması hastalığı geçirdiği için 50 gün hastanede yattığını ve bu süre zarfında doktor olmaya karar verdiğini kaydeden Dr. Altan Gökgöz, “Branşım gereği Covid salgınında görev aldım. İzmirli vatandaşlarımız için elimizden geleni yapmaya çalıştık. O günlerde hepimiz bir bilinmezin içindeydik ama bir sağlık çalışanı olarak virüse karşı en önde savaşmak zorundaydık. Canımızı siper ederek çalıştık” dedi. Gökgöz, meslek hayatında unutamadığı olayın menenjit olan genç bir hastayla ilgili olduğunu söyledi. “OĞLUNA BENİM ADIMI VERDİ” Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Ercan Koru ise hekimliğin en kutsal meslek olduğunu belirterek “Mecburi hizmet yaptığım bir dönemde 7 kez düşük yapmış bir hastam vardı. 8. hamileliğinde gebeliğini sonlandırmak istedi. Hastayı gebeliği sonlandırmamak için ikna ettim ve süreci sürekli takip ettim. Hastanın sağlıklı bir bebeği oldu ve bebeğin adını Ercan koydu. Bu anı her zaman aklımda. Ancak hekimlikte zorluklar elbette var. Uygulanan sağlık politikaları ile hasta ve hekim karşı karşıya getirildi. Her zorluğa rağmen ‘İyi ki hekim oldum’ diyorum. Mesleğimi severek yapıyorum. Çalıştığım hastane de, hastalara yeterince zaman ayırmama imkân veriyor. Bu da mutluluk verici” dedi. “14 MART’I BAYRAM GİBİ KUTLAMAK İSTİYORUZ” Kardiyoloji Uzmanı Dr. Gaffar Karadoğan da hekimliği bir yaşam tarzı olarak nitelendirdi. İnsanlara yardım etme sevgisinin, hekim olmasındaki en büyük etken olduğunu belirten Dr. Karadoğan, “Hayat kurtarmanın, insanlara dokunabilmenin altında böyle bir psikoloji var. Bugün hekimler özlük hakları için sokaklarda eylem yapmak zorunda kalıyor. Emekliliğe dair, çalışma şartlarına dair kaygıları var. 14 Mart’ları bayram gibi, hastalarla birlikte kol kola kutlamak istiyorlar” ifadelerini kullandı. Hekimliğin sevdiği tarafının insanların yaşamına dokunmak olduğunu dile getiren Dr. Karadoğan, “Örneğin Brugada sendromu bir genç hastayı yaşama bağlamıştık. Bunun gibi vakaları unutamam” dedi. “YERİ GELDİĞİNDE AİLEMİZDEN ÖNCE HASTALARIMIZI DÜŞÜNÜYORUZ” Acil Tıp Uzmanı Dr. Ezgi Şeker Eren de doktorluk mesleğine babasını örnek alarak başladığını söyledi. Dr. Ezgi Şeker Eren, “Benim babam da doktordu. Ben ondan ilham alarak doktor olmaya karar verdim. Acil tıp uzmanı olduğum için motor kazası nedeniyle kaybettiğimiz hastalar beni en çok etkileyen vakalar oluyor. Ancak hasta acil serviste yeniden yaşama döndüğü, ardından da yürüyerek teşekkür için acil servise geldiği zaman çok mutlu oluyoruz. Hekim olmak özellikle bizim ülkemizde bir yaşam tarzı. Yeri geldiğinde ailemizden önce hastalarımızı düşünüyoruz. Burada kötü bir durumda olan hastam varsa hastaneden çıkmıyorum ama o sırada okulda onları almamı bekleyen iki çocuğum oluyor. Hekimlik görevi her zaman öncelikli konumda yer alıyor” ifadelerini kullandı.

Deodorant sonları oluyordu Haber

Deodorant sonları oluyordu

Olaydan ağır yaralı kurtulan ve 50'den fazla ameliyat geçiren 16 yaşındaki Emirhan Meşe, “Araç seyir halindeyken deodorantı kullandığımız sırada tuşu takılı kaldı. Sonrasında çakmak ateşlenince o an bir patlama oldu. İlk an vücudumu hissetmedim. Araç tüplüydü yanınca indik, önce aracı söndürdük, sonra hastaneye başvurduk. 18 gün yoğun bakımda kaldım” dedi. Silivri’de yaşayan 16 yaşındaki Emirhan Meşe, bir arkadaşıyla birlikte geçtiğimiz ay akşam 23.00 sıralarında Selimpaşa Mahallesi’nde araçla gezmeye çıktı. Bu sırada iddiaya göre araçta deodorant sıkan gençler, deodorant düğmesinin takılı kalarak sıkmaya devam ettiğini fark etmeyince araçta çaktıkları çakmak sonrası bir anda patlama oldu. Neye uğradığını şaşıran 2 genç, seyir halindeyken bir anda dehşeti yaşadı. Alevlerin ortasında kalan gençler, LPG’li aracı hemen uygun bir noktaya çekerek söndürmeye çalıştı. Aracın söndürülmesinin ardından ilçede bir hastaneye giden gençlerin cildinin büyük oranda yandığı belirlendi. Ardından Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Yanık Tedavi Merkezi’ne getirilen 16 yaşındaki Emirhan Meşe’nin tedavisine hemen yoğun bakımda başlandı. Vücudunun el, kol, yüz, bacak bölümleri gibi yüzde 60’ının ileri düzey yanık olduğu tespit edilen gence 18 günlük yoğun bakım sürecinde 50’ye yakın ameliyat yapıldı. Zorlu süreçlerin ardından taburcu edilen Meşe, büyük korku yaşadıkları anlarını anlatırken, Yanık Tedavi Merkezi Sorumlusu ve Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Turan da hastasının durumu ve tedavi sürecine ilişkin bilgi verdi. Prof. Dr. Turan, yanıcı maddelerin kullanımına dikkat edilmesi gerektiğini ifade ederek, vatandaşlara önemli uyarılarda bulundu. “ÇAKMAK ATEŞLENİNCE PATLAMA OLDU" Silivri’de seyir halindeyken araçtaki patlama sonucu ağır yaralanan 16 yaşındaki Emirhan Meşe, “Araç seyir halindeyken deodorant bazlı bir kozmetik ürün vardı, onu kullandığımız sırada tuşu takılı kaldı. Ondan sonra araç içinde çakmak ateşlenince 2 saniye içinde yangın çıktı. O an bir patlama oldu, arabanın arka camı da patladı. Araba seyir halinde gidiyordu, indik arabayı söndürdük. Sonra en yakın hastaneye gittik, ilk an vücudumu hissetmedim. İlk korkum kulaklarım biraz duyma kaybı yaşadığı için kulaklarımdan oldu. Pek de bir şey hissetmedim hastaneye gidene kadar. Gittikten sonra fark ettim. Pazar akşamı saat 23.00-24.00 gibiydi, arkadaşımla arabada geziyorduk. 18 gün yoğun bakımda kaldım, bugün de taburculuğum var. Arkadaşım iyi, o benden önce taburcu oldu. Araç tüplüydü yanınca indik, önce aracı söndürdük, müsait bir yere çektik, sonra hastaneye başvurduk. Ailemi ben aradım, ilk 3-4 saat hiçbir şey hissetmedim. Buraya gelince işlem gördüm, ameliyatlara girdim. Buradaki süreç yoğun bakımda tek kaldığım için sıkıcı ve daraltıcı bir süreçti ama sağlıktan önemli değil. Bir şeyim kalmadı, toparladığım için mutluyum. Aracı sürekli havalandırıp araç içinde çakmak ve yanıcı madde kullanmamalarını öneririm. Ailem bayağı üzüldü, onların üzülmesi de beni yordu. O yüzden biraz zordu” şeklinde konuştu. “18 GÜN YOĞUN BAKIMDA KALDI, 50 CİVARINDA AMELİYAT İŞLEMİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ" Genç hastasının durumu hakkında bilgi veren Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Yanık Tedavi Merkezi Sorumlusu ve Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Turan, “Bir araba içerisinde kozmetik ürün patlamasına bağlı olarak hasta bize 112 tarafından bildirildi. Daha sonra yoğun bakımda yer hazırladık ve tedavimize başladık. Hastamız geldiğinde vücudunun yüzde 60 ileri düzeyde yandığı ve akciğerlerin de kısmen etkilendiği bir tabloyla karşı karşıyaydık. Tedavilerimize olumlu yanıtlar aldık. Özellikle yaz aylarında koku, deodorant malzemeleri patlayıcı bir ürüne dönüşebiliyor. Bu hastamızda olduğu gibi de kapağı takılı kalmış, sürekli gaz sızdırmış, araba içerisinde sigara yakımı esnasında bomba gibi patlamış. Araba da kendileri de yanmış, çok ağır yaralı 2 hastamız söz konusu oldu. Bu gibi ürünler bir anda patlıyor, yaşlı veya diğer hastalarımız çok ağır yaralı olarak gelebiliyor. Gözlerinde çok ağır, körlüğe gidebilecek, ölümcül durumlarla karşılaşıyoruz. Bunların patlama, yanıcı etkileri var. Ortamı havalandıracağız. Havalar çok sıcak, arabaların camlarının park edildiği zaman en azından bir parmak geçecek kadar açık bırakılması lazım. Güneş gören yerlerde çakmak, deodorant, bu tarz kozmetik ürünler, kapalı ürünlerin bırakılmaması çok önemli. Yoksa bunlar bir anda faciayla sonuçlanabiliyor. Mangal jelleri, deodorant malzemeleri bunlar hayatımızın bir parçası. Yalnız dikkat ederek kullanırsak sağlığımıza zarar gelmez. Yaklaşık 18 gün yoğun bakımda kaldı, 50 civarında ameliyat işlemi gerçekleştirildi. Akciğer desteği de sağladık. Neyse ki genç olmasına bağlı olarak şu an taburcu aşamasına getirdik” dedi.

İlaç israfında korkunç tablo...On binlercesini hastanede sergilediler Haber

İlaç israfında korkunç tablo...On binlercesini hastanede sergilediler

İnegöl Devlet Hastanesi'nde akılcı ilaç kullanımına dikkat çekmek için yapılan bir projede toplanan ilaçlar, her gün tedavi için gelen yüzlerce hastanın dikkatini çekiyor. İnegöl Devlet Hastanesi tarafından, israf olan ilaçlara yönelik yapılan bir projede ilçede öğrenim gören öğrencilerden evlerinde bulunan tarihi geçmiş ilaçları getirmeleri istendi. Öğrencilerden yalnızca yüzde 10'unun destek verdiği projede bir ay içerisinde 6 bin 112 kutu ilaç toplandı. 2019 yılındaki bedeli 146 bin 688 TL olan ilaçların bugünkü bedelinin 1 milyon TL civarında olduğunu belirten İnegöl Devlet Hastanesi Başhekim Uzm. Dr. Hayrettin Göçmen, öğrencilerin tamamının destek vermesi halinde bu rakamın günümüz bedeli ile 10 milyonu TL'yi bulacağına dikkat çekti. Bu rakamların yalnızca miadı geçen ilaçların maliyeti olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Göçmen, gereksiz yere sağlık hizmeti kullanmaya bağlı olarak hekim muayeneleri, laboratuvar röntgen tetkikleri gibi maliyetler de eklenince Türkiye genelinde ortaya çıkacak rakamın ürkütücü olduğunu dile getirdi. Burada kullanılan ilaçların hepsinin ortak kamu kaynağı olduğu vurgulayan Uzm. Dr. Göçmen, “Bu israfın yine kendimize zararı olduğunu mutlaka aklımızda bulundurmamız gerekiyor. Özellikle ekonomik olarak dünya çapında bir sıkıntı yaşadığımız bir anda bu rakamları tekrar maliyetine göze almamak amacıyla herkesi gerektiği ilaç kullanmaya davet ediyorum. Gerektiğinden ne fazla ne de eksik olmak üzere herkes gerektiği kadar ilaç kullanması ve ülke kaynaklarını güzel kullanmaya dikkat etmesi durumunda daha güzel bir Türkiye bizleri bekliyor” şeklinde konuştu.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Haberin Analizi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.