Hava Durumu

#Yargıtay

Haberin Analizi - Yargıtay haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Yargıtay haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

İş güvenliği ihlali ihtara gerek kalmadan haklı fesih nedeni Haber

İş güvenliği ihlali ihtara gerek kalmadan haklı fesih nedeni

Yargıtay'ın son kararı, iş güvenliği kurallarına aykırı davranmanın işçinin haklı fesih nedeni olabileceğini belirledi. Bu karar, Bursa'da bir fabrikada çalışan işçilerin durumunu ele alıyor. Bursa'da bir fabrikada çalışan üç işçi, CNC tezgahında görev yaparken, iddiaya göre tezgahı çalışır durumda bırakıp bir saat boyunca uyudular. Yönetimin bu ihlali öğrenmesinin ardından, iş güvenliği kurallarını ihlal etmekle suçlandılar ve tazminatsız olarak işlerinden çıkarıldılar. Ancak, işçiler, daha önce herhangi bir disiplin cezası almadıklarını ve işlerini iyi bir şekilde yaptıklarını iddia ettiler. Mahkeme, işçilerin tazminat ve işe iade taleplerini reddetti. Ancak, temyiz sürecinde farklı Bölge Adliye Mahkemeleri, farklı kararlar verdi, bu nedenle Yargıtay 9. Hukuk Dairesi konuya dahil oldu. Yargıtay kararında, işçinin iş güvenliği kurallarını ihlal etmesi halinde işverenin, ihtara gerek kalmaksızın haklı nedenle işten çıkarma hakkına sahip olduğu vurgulandı. İş güvenliği kurallarının, işçi sağlığı ve güvenliğini korumaya yönelik titizlikle uygulanması gereken kurallar olduğu hatırlatıldı. KARARDA BELİRTİLEN ÖNEMLİ NOKTALAR ŞUNLAR: İşçinin kasıtlı bir eylemi veya görevini ihmal etmesi sonucu iş güvenliği tehlikeye düşerse, işveren haklı nedenle işten çıkarabilir. İşçiye bu konuda uyarıda bulunulması veya hatırlatma yapılmasına gerek olmayabilir. Belirli bir zararın oluşması beklenmez.

Yargıtay'ın boşanma davalarındaki emsal kararı Haber

Yargıtay'ın boşanma davalarındaki emsal kararı

Yargıtay, boşanma davaları ile ilgili son derece önemli bir emsal karara imza atmıştır. İçtihat Bülteni'ne göre, olay şu şekildedir: İlk Derece Mahkemesi, müşahhas bir durumu ele almıştır. Kadının erkeğin önceki evliliğinden olan çocuklarıyla birlikte ortak konutta yaşadığına dair bir ihtilaf olmadığını belirtmiştir. Evlilik birliğinde bağımsız bir konutun bulunması gerektiğini ifade etmiş, kadın eş ile çocukların aynı ikametgahta yaşam konusunda anlaşmazlık yaşadıklarını vurgulamıştır. Kadının erkeğin kendisine kötü davrandığını ispatlayamadığını ve erkeğin kadını eve dönmesi için ihtar çektiğini belirtmiştir. Bu nedenle kadına yönelik kusurlu davranışların affedilmiş sayılacağı sonucuna varmıştır. İlk Derece Mahkemesi, bu gerekçelerle boşanmanın kadın eş yararına olacağına karar vermiş ve kadın eşe maddi tazminat ile tedbir-yoksulluk nafakası ödemesine hükmetmiştir. Ancak, kadın eşin manevi tazminat talebi reddedilmiştir. Bu karara karşı İstinaf başvurusunda bulunulmuş ve Bölge Adliye Mahkemesi, kadın eş lehine manevi tazminata hükmetmiştir. Ancak, bu kararı temyiz eden taraf vekilleri, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nde manevi tazminat talebinin reddine dair bir karar almıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat talep eden tarafın kusursuz veya az kusurlu olması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca, boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu nedenle, erkek eşin davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde davranışlarda bulunmadığı sonucuna varmıştır. Bölge Adliye Mahkemesi, direnme kararı vermiş ve temyiz başvurusu yapılmıştır. Dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gündemine taşınmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise erkek eşin bağımsız konut sağlamaması ve kadın eşi ailesinin yanına bırakması eyleminin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmediğini belirterek kadın eş lehine manevi tazminat talebinin kabul edilmesine karşı çıkmıştır. Sonuç olarak, Yargıtay'ın bu emsal kararı, boşanma davalarında manevi tazminat taleplerinin reddedilmesi gerektiği yönündedir. Karar, boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığını vurgulamaktadır. Bu nedenle, kadın eşin manevi tazminat talebinin reddi yönünde bir karar verilmiştir. Bu kararın, boşanma davalarında manevi tazminat taleplerinin değerlendirilmesinde emsal teşkil etmesi beklenmektedir.

Yargıtay'dan boşanma davalarını ilgilendiren önemli zina kararı Haber

Yargıtay'dan boşanma davalarını ilgilendiren önemli zina kararı

İçtihat Bülteni’nden edinilen bilgiye göre, davacı-karşı davalı kadın vekili, erkeğin, aşırı kıskanç olduğunu, kadına ve ortak çocuklara fiziksel şiddet uyguladığını, yatağını ayırdığını, baskıcı olduğunu, birlik görevini ihmal ettiğini, küçük düşürücü sözler söylediğini, ailesi ile görüşmesine izin vermediğini, ailesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığını, hakaret ettiğini, ilgisiz olduğunu, karşı davada dayanılan vakaların gerçeği yansıtmadığını, tarafların boşanmalarına ve karşı davanın reddine karar verilmesini talep etti. Davalı-karşı davacı erkek vekili, asıl davada dayanılan vakaların gerçeği yansıtmadığını, kadının, birden fazla kez sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini, birlik görevini ihmal ettiğini, ortak konutu terk ettiğini, sık sık telefon hattını değiştirdiğini, gizli telefon kullandığını, sosyal medyada değişik isimlerle hesaplar açtığını iddia ederek karşı davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanunu'nun 161 inci ve 163 üncü maddeleri hükümleri gereği boşanmalarına, asıl davanın reddine karar verilmesini talep etti. İLK DERECE MAHKEMESİ TARAFLARI EŞİT KUSURLU SAYIP BOŞANMAYA KARAR VERDİ İlk derece mahkemesi, erkeğin, kadının üzerine kapıyı kilitlediği, giyimine müdahale ettiği, hakaret ettiği, aşırı kıskanç olduğu, fiziksel şiddet uyguladığı, kadının ise telefonda başka erkeklerle görüştüğü, cinsel içerikli fotoğraflar paylaştığı, kendisini sosyal medyada bekar ve farklı isimlerle hesap açtığı, bu hususun tüm dosya bütününde sabit olduğu gerekçesiyle boşanmaya karar verdi. Belirtilen karara karşı süresi içinde davalı-karşı davacı erkek vekili tarafından istinaf isteminde bulunuldu. Bölge adliye mahkemesi, eksik hususlar sebebi ile dosyayı ilk derece mahkemesine gönderdi. İlk Derece Mahkemesi bir kez daha tarafların boşanmasına karar verdi. Bu karara karşı da süresi içinde davalı-karşı davacı erkek vekili istinaf başvurusunda bulundu. Bölge Adliye Mahkemesi istinaf istemini esastan reddetti. Bölge Adliye Mahkemesinin bu kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı erkek vekili temyiz isteminde bulundu. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ'NDEN SANAL ALEM KARARI Dosyayı temyiz aşamasında ele alan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, yaptığı inceleme neticesinde bozma ilâmında şu ifadelere yer verdi: “Taraflarca karşılıklı olarak açılan boşanma davalarının yapılan yargılaması sonucunda İlk Derece Mahkemesince; kadına, sürekli başka erkeklerle görüştüğü, kendisini sosyal medyada Zeynep ismi ile bekar olarak tanıttığı, farklı erkeklerin evine girip çıktığı, sosyal medyada bu erkeklerle görüşüp mesajlaşmak suretiyle cinsel içerikli fotoğraflar paylaştığı ve farklı isimlerle hesaplar açtığı, sık sık ortak konuttan gittiği, erkeğe ise evden çıkarken kadının üzerine kapıyı kilitlediği, giyimine karıştığı, aşırı kıskanç olduğu, yaşam tarzına müdahale ettiği, camdan dışarı bakmasına dahi izin vermediği, kadına hakaret ettiği vakaları kusur olarak yüklenmiş ve boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu kabul edilerek asıl davanın evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak karşı davanın ise haysiyetsiz hayat sürme hukuki sebebine dayalı olarak kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir. Kararın davalı-karşı davacı erkek vekili tarafından asıl davanın kabulü, 4721 sayılı Kanunu'nun 161 inci ve 162 inci maddeleri hükümleri uyarınca açtığı karşı davasının reddi, kusur belirmesi, tazminat taleplerinin reddi, tedbir nafakası, yetki itirazının reddi yönünden istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine istinaf incelemesi yapan Bölge Adliye Mahkemesince, davalı-karşı davacı erkek vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davalı-karşı davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmiştir. Toplanan delillere ve İlk Derece Mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlara göre kadının zina eyleminin ispatlandığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının, erkeğe nazaran ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. O halde, erkek tarafından zina hukuki sebebine dayalı olarak açılan davanın da kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi doğru olmamıştır.”

Yargıtay'dan yeni evlenecekleri ilgilendiren emsal karar Haber

Yargıtay'dan yeni evlenecekleri ilgilendiren emsal karar

İçtihat Bülteni'nden edinilen bilgiye göre, davacı erkek eş vekili dava dilekçesinde tarafların 24.05.2017 tarihinde evlendiklerini, nikâhtan sonra davalının müvekkiline bakire olmadığını söylediğini, müvekkilinin bu olay karşısında şok olduğunu, olayları babası ve kayınpederi ile paylaştığını, müvekkilinin babası ve kayınpederi arasında tartışma yaşandığını, davalı ve ailesinin müvekkiline ve ailesine hakaret ettiğini, yaşananlar nedeniyle davacının kandırıldığını, maddi-manevi olarak yıprandığını ileri sürerek tarafların evliliklerinin iptaline karar verilmesini talep etti. Davalı kadının vekili ise tüm iddiaları inkâr ederek, müvekkilinin geçmişte yaşadığı her şeyi nikâhtan önce davacıya anlattığını, davacının bu durumu anlayışla karşıladığını, nikâhtan sonra aileler arasında düğün masrafları nedeni ile anlaşmazlık yaşandığını, bunun üzerine ertesi gün erkeğin müvekkiline bu evliliğin yürümeyeceğini söyleyerek boşanmayla ilgili değerlendirmelerde bulunduğunu, davacının devamında gelişen tavır ve davranışları ve özellikle eşine yönelik ithamları nedeniyle evlilik birliğinin devamının imkansız hale geldiğini ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 50 bin TL maddi, 50 bin TL manevi tazminat ödenmesine, dilekçe ekinde sunulan ve davacı tarafından iade edilmeyen eşyaların aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde bedelleri toplamı 10 bin 772 TL'nin tahsiline karar verilmesini talep etti. İLK DERECE MAHKEMESİ ERKEĞİN TALEPLERİNİ KABUL, KADININ TALEPLERİNİ İSE REDDETTİ İlk derece mahkemesi, eşlerin 24.05.2017 tarihinde nikâhlandıkları, düğünün daha sonraya bırakıldığı, geçen süre içinde kadının bu evlilikten önce yaşadığı cinsel ilişki nedeniyle bakire olmadığını eşine açıkladığı, erkeğin bu açıklama üzerine düğün yapmaktan vazgeçtiği, hâl böyle olunca evlilikle ilgili kendisinden özel bilgiler saklanan erkeğin evliliği devam ettirmekte hukuki ve şahsi faydasının kalmadığı, ortaya çıkan bu sonuçtan tamamen kadının sorumlu olduğu gerekçesiyle kadının karşı boşanma davasının reddine, asıl dava olan erkeğin davasının kabulü ile tarafların TMK'nın 166/1'inci maddesi gereğince boşanmalarına, erkek eş yararına 5 bin TL maddi, 5 bin TL manevi tazminat ödenmesine, erkeğin ziynet takı alacağı talebinin reddine, kadının ev eşyası talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verdi. İlk derece mahkemesinin kararına karşı karşı davacı kadın istinaf başvurusunda bulundu. Bölge Adliye Mahkemesi, 03.07.2020 tarihli kararı ile istinaf isteminin kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının hangi tarafın tanık beyanlarına üstünlük tanındığına dair gerekçe içermemesi nedeniyle kaldırılmasına, asıl davada verilen boşanma kararının kesinleştiği ve karşı davadaki haklılık durumuna göre değerlendirme yapılması gerektiği gözetilerek ve ayrıca davacı-karşı davalının evlenmenin iptaline ilişkin talebi hakkında da hüküm kurulması suretiyle adli denetime elverişli ve gerekçeli şekilde karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, esasa ilişkin diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verdi. Dosyayı tekrar ele alan ilk derece mahkemesi, 29.09.2020 tarihli kararı ile erkeğin evliliğin iptal edilmesi yönündeki talebi ile ziynet eşyası alacağı talebinin reddine, tarafların boşanmasına ilişkin hükmün istinaf muhteviyatı dışında bırakılarak kesinleşmiş olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, evlilikle ilgili eşinden özel bilgiler saklayan kadının boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğu gerekçesiyle erkek eş yararına 5 bin TL maddi, 5 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulundu. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KADIN LEHİNE TAZMİNATA HÜKMETTİ Bölge Adliye Mahkemesi, dosya muhteviyatına göre tarafların aileleri arasında nikâhtan sonra düğün masraflarının kimin tarafından yapılacağına ilişkin tartışma yaşandığı, bu olaydan sonra erkeğin eşinin bakire olmadığını kabullenmiş olmasına rağmen düğün yapmaya yanaşmadığı, boşanmaya sebep olan olaylarda kadından kaynaklanan kusurlu bir davranışın bulunmadığı, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu, erkeğin boşanma davasının kabulü doğru değil ise de boşanma kararının istinaf edilmeyerek kesinleşmesi nedeni ile hataya işaret edilmekle yetinildiği, asıl davada verilen boşanma kararının kesinleşmesi nedeni ile kadının karşı davasındaki boşanma talebinin konusuz kaldığı, davadaki haklılık durumuna göre inceleme yapıldığında karşı davada davacı kadının haklı olduğu, dolayısıyla yararına yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle kadın yararına 10 bin TL maddi, 5 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi. Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararına karşı süresi içinde davacı erkek temyiz isteminde bulundu ve dosya temyiz incelemesi için Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'ne gönderildi. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ, KADIN LEHİNE MANEVİ TAZMİNAT HÜKMÜNÜ BOZDU Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararında şu ifadelere yer verildi: "Davacı-karşı davalı erkeğin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı-karşı davalı erkeğin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yersizdir. Boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat talep eden tarafın kusursuz veya az kusurlu olması yanında, boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olması gerekir (TMK m. 174/2). Boşanmaya sebep olan olaylar bu nitelikte değilse manevi tazminata hükmedilemez. Davacı-karşı davalı erkeğin boşanmaya neden olan kusurlu davranışları davalı-karşı davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde değildir. Öyleyse davalı-karşı davacı kadının manevi tazminat talebinin reddi gerekirken, bu husus nazara alınmadan yazılı şekilde davalı-karşı davacı kadın yararına manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir." Kadın lehine hükmedilen manevi tazminat açısından hükmü bozan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, dosyayı Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderdi. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARINDA DİRENDİ Bölge Adliye Mahkemesi, kanunda düğün yapmak zorunlu bir unsur olarak düzenlenmemiş olsa da düğünün yöresel örf ve adetlere göre bir ritüel olduğu, hâl böyle olunca kadının nikâhtan önce yaşadığı ilişki bahane edilerek haksız şekilde düğün yapılmaması ve de evliliğin sonlandırılmak istenmesinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği gerekçesiyle direnme kararı verdi. Böylelikle dosya, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gündemine taşındı. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU: "DÜĞÜN MASRAFLARININ KİMİN TARAFINDAN YAPILACAĞINA İLİŞKİN ÇIKAN TARTIŞMA YÜZÜNDEN DÜĞÜNÜN İPTAL OLMASI KADININ KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI TEŞKİL ETMEZ" Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bozma ilâmında şu ifadelere yer verdi. “Yargıtay'ın manevi tazminatı gerektirmeyen evlilik birliğine ilişkin uygulamalarına göre salt boşanma kararı verilmiş olması olgusu nedeniyle manevi tazminat verilemez. Yargıtay'a göre salt boşanmış olmak, kişilik haklarına saldırı niteliği taşımaz. Boşanma kararı verilmiş olması manevi tazminat ödenmesine gerekçe yapılamaz. Zira evliliğin sona ermesi, tek başına kişilik haklarına saldırı olarak kabul edilemez. Aynı şekilde birlik görevlerini yerine getirmemek, evin ihtiyaçları ile ilgilenmemek, ev kirasını veya faturaları ödememek, evi sebepsiz terk etmek, eve bakmamak, eve geç gelmek, bağımsız konut temin etmemek, birlikte yaşamaktan kaçınmak, çalışmamak, sık iş değiştirmek, mali yükümlülükleri yerine getirmemek, dava açarak fiili ayrılığa sebebiyet vermek gibi kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu kabul edilmeyen kusurlu davranışlar nedeniyle manevi tazminat ödenmesine karar verilemez. Tüm bu anlatılanların ışığı altında olaya gelindiğinde tarafların 24.05.2017 tarihinde nikâh işleminin tamamlanmasının ardından tarafların aileleri arasında düğün masraflarının kimin tarafından yapılacağına ilişkin tartışma yaşanması nedeniyle düğün merasiminin yapılmadığı, eldeki davada erkeğin kusurlu davranışları nedeniyle kadının kişilik haklarının saldırıya uğramadığı bariz olup, kadın yararına manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.”

Yargıtay'dan flaş boşanma kararı! Haber

Yargıtay'dan flaş boşanma kararı!

İçtihat Bülteni’nden edinilen bilgiye göre, davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Türk Silahlı Kuvvetleri personeli olduğunu, davalının da aynı kurumda memur olarak çalıştığını, müvekkilini astlarının yanında kendisini küçük düşürdüğünü, davalının ortak çocuğun dünyaya gelmesinden sonraki süreçte müvekkili ile ruhi ve fiziksel tüm bağını kopardığını, müvekkilinin geçirmiş olduğu sinüzit ameliyatı sebebiyle üç gün hastanede yatmasına rağmen davalının müvekkilini ziyaret etmediğini, tarafların yaklaşık 14 aydır fiilen ayrı yaşadıklarını, davalının asılsız itham ve suçlamalarla müvekkilini Merkez Komutanı ile Deniz Kuvvetleri Komutanına, ayrıca Genelkurmay Başkanı ile Cumhurbaşkanına, korumalığını yaptığı Oramiral Komutanına şikâyet mektupları yazdığını ileri sürerek tarafların boşanmalarını, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesini talep etti.  Davalı vekili; müvekkilinin, davacının baskıları sebebi ile çocuğunu aldırmak zorunda kaldığını, müvekkiline sürekli şiddet uyguladığını, davacının sadece ailesi ile görüşmesine izin verdiğini, tarafların ortak çocuğunun yedi yaşında iken ağır hastalandığını, müvekkilinin CİMER'e yazdığı mektupta davacıyı hiçbir şekilde kötülemediğini, müvekkilini elindeki silahı göstererek ölümle tehdit ettiğini, fiilen ayrı yaşayan tarafların yeniden bir araya gelmelerinin mümkün olmadığını belirterek tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesine, müvekkili için 1 milyon lira tedbir ve yoksulluk, müşterek çocuk için 1 milyon lira tedbir ve iştirak nafakası ile müvekkili yararına 50 bin lira maddi ve 50 bin lira manevi olmak üzere toplam 100 bin lira tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini istedi.  İlk Derece Mahkemesine göre davacı erkek daha ağır kusurlu  İlk derece Mahkemesi ise şu kararı verdi: "Tarafların ortak bir çocuklarının olduğu, tarafların sık sık tartıştıkları, ortak çocuğun da bunu mahkeme huzurunda dile getirdiği, davacının işinde yoğun olarak çalıştığı, vücut ve kas geliştirmek için spor salonuna gittiği, kas gelişimi için çeşitli besin ve vitaminler kullandığı, eşi ve çocuğuna yeterince vakit harcamadığı, eve geç geldiği, davalı eşin tutumlu olmasına rağmen davacı kocanın pek çok yere borç yaptığı, davalıdan habersiz kullanılan aracın satıldığı, tanık beyanına göre davacının davalı eşi kısıtladığı ve baskı alında tuttuğu, tehdit ettiği, davacı kocanın davalıya "seni ve aileni köpek gibi eğiteceğim" diye hakaret ettiği, tanık beyanında davalının abisi olan davacıya "adi, şerefsiz sen ne biçim erkeksin, babalık mı yaptın, Allah belanı versin ,sürünsün" şeklinde hakaret ettiğini beyan ettiği, tarafların ortak paylaşımlarının kalmadığı, evlilik birliğinin devamının taraflardan beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığı, bu sonuca ulaşmada her iki taraf kusurlu olmasına rağmen davacı kocanın daha ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin anneye verilmesine, çocuk için 500 TL tedbir nafakasının 600 TL iştirak nafakası olarak devamına, kadın için 400 TL tedbir nafakasının erkekten tahsili ile kadına ödenmesine, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, 10 bin TL maddi ve 10 bin TL manevi tazminatın erkekten tahsiline karar verilmiştir"  İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri İstinaf başvurusunda bulundular.  Bölge Adliye Mahkemesine göre kadın eş ağır kusurlu  Bölge Adliye Mahkemesi, tanık ifadelerine göre kadın eşin, erkek eşe birçok kez hakaret ettiği, erkek sinüzit ameliyatı olduğunda refakatçiye muhtaç olmasına rağmen yanında bulunmadığı, bu konuda tanığa "Ne hali varsa görsün" dediği, kadının ilk tanık listesinde gösterdiği tanık beyanları ile davacı tanığının beyanından anlaşılacağı üzere davacının borçlarının olduğu, eve geç saatlerde geldiği, tarafların bu yüzden tartıştıkları, kadının iş yerinde erkeği üstlerine birden fazla kez şikâyet ettiği, erkeğin bu yüzden üstlerince ifadeye çağrıldığı, yaşanan olaylar karşısında taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kadının ağır, erkeğin ise az kusurlu olduğu, bu nedenle kadın yararına tazminata karar verilmesinin doğru olmadığı bildirildi.  Bölge Adliye Mahkemesi'nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulundu.  Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, Bölge Adliye Mahkemesi hükmünü bozdu  Yargıtay 2. Hukuk Dairesi "Gerçekleşen bu duruma göre evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda davacı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekirken, hatalı kusur belirlemesi sonucu davalı kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. Boşanmaya sebep olan olaylarda yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere davacı erkek ağır kusurludur. Gerçekleşen kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder niteliktedir. Davalı kadın yararına TMK'nın 174/1-2. maddesi koşullan oluşmuştur. O halde davalı kadın lehine tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusurun ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi (TMK m. 4, TBK m. 50 ve 51) dikkate alınarak uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yanılgılı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddi ve manevi tazminat isteklerinin reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle kararı bozdu.  Bölge Adliye Mahkemesi önceki kararında direndi  Bölge Adliye Mahkemesi; önceki karar gerekçesiyle genişletilmek suretiyle direnme kararı verdi. Bölge adliye mahkemesinin direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulundu ve dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gündemine taşındı.  "Eşinin ameliyatı sırasında yeteri kadar ilgi göstermemek ve eşini üstlerine karşı şikayet etmek boşanma sebebidir."  Dosyayı ele alan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, erkek eşi ağır, kadın eşi az kusurlu olarak gördüğü kararında şu ifadelere yer verdi.  “Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; erkek eşin eve geç geldiği, ailesiyle fazla ilgilenmediği, borçlarının olduğu, sinirli şekilde davrandığı, eşine çeşitli ortamlarda hakarette bulunduğu ve eşini tehdit ettiği, buna karşılık kadın eşin ise; eşine hakaret ettiği ve eşinin ameliyatı sırasında yeteri kadar ilgi göstermediği ve eşini üstlerine karşı şikâyet ettiği görülmektedir. Gerçekleşen bu kusurlu davranışlar karşılaştırıldığında kadının ağır kusurlu sayılamayacağı, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğu hususu tartışmasızdır. Hâl böyle olunca kadın eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın eş tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değildir.”

Apartman yöneticilerine kötü haber Haber

Apartman yöneticilerine kötü haber

Tam 7 senedir kapıcı olarak çalıştığı siteden kovulan kapıcı M.S., İş Mahkemesi'nin yolunu tuttu. Davacı kapıcı, sigortasız çalıştırıldığını, kıdem ve ihbar tazminatları ile ücret, fazla çalışma, yıllık izin, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ve asgari geçim indirimi alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etti. Davalı apartman yöneticisi M.S.U. da davacının işten ayrıldığını, davacıya bir kısım tazminat ödenmesi konusunda anlaşıldığını ve bir miktar ödeme yapıldığını dile getirdi. Bir süre sonra Site Yönetiminin duyulan ihtiyaç üzerine tekrar işçi alımı yapmak için iş başvurularını kabul etmeye başladığını, bu durumu haber alan davacının yeniden iş başvurusunda bulunacağını söyleyerek araması üzerine işyerine davet edildiğini ancak davacının SGK’ya şikâyette bulunduğunu ve işyerinde sigortasız çalışıyor gibi tutanak tutturduğunu öne sürdü. Bu nedenle tazminatın geri kalanın ödenmediğini, fazla çalışmasının bulunmadığını, diğer alacak taleplerinin haksız olduğunu beyanla davanın reddini istedi.  Mahkeme, kapıcıların apartman yöneticisine karşı da dava açılabileceği ancak bu hâlde hükmün yönetici hakkında değil kat malikleri hakkında kurulması gerektiğine dikkat çekti. Davacının talep konusu işçilik alacaklarının ödendiğini ispata yönelik davalı işverence herhangi bir delil sunulmadığı, feshe ilişkin ispat yükü üzerinde olan davalının feshin geçerli yahut haklı bir sebebe dayandığını ispat edemediği gerekçe gösterilerek davanın kısmen kabulüne karar verildi. Kararı davalı site yönetimi kararı istinafa götürdü. Böjlge Adliye Mahkemesi, mahkemenin mevcut şekilde karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğundan bahisle İş Mahkemesi kararını ortadan kaldırdı.  Kararı davacı temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi. Yöneticinin, iş kanunları ve Yönetmelik’in uygulanması yönüyle işveren temsilcisi olduğunun vurgulandığı Yargıtay kararında; iş hukuku anlamında ortaya çıkabilecek idari ve yargısal uyuşmazlıklarda yöneticinin işvereni temsil edeceği hatırlatıldı. Kararda şöyle denildi: "Bu itibarla, kapıcının işveren hakkında açabileceği davanın kat maliki ya da maliklerine karşı açılması gerekmekte ise de Yönetmelik’ten doğan bu temsil yetkisine göre davanın doğrudan yönetici hasım gösterilerek açılması da mümkündür. Ancak bu hâlde dahi hükmün doğrudan yönetici hakkında kurulması doğru değildir. Mahkemece kat maliki ya da malikleri adına yönetici hakkında karar verilmesi gerekir. Somut uyuşmazlıkta davacının, işçilik alacaklarına ilişkin dava şartı arabuluculuk başvurusunda kat maliki M. S. ‘nu taraf gösterdiği, arabuluculuk görüşmelerinin davacı ile kat maliki M. S. arasında yapıldığı ancak davacının konut kapıcısı olarak çalıştığını ileri sürdüğü taşınmazın tek malikinin M. S. olmadığı ortadadır. 33 bağımsız bölümden oluşan söz konusu taşınmazın 15 bağımsız bölümünün M. S. ‘na ait olduğu, davacı ile kat maliki M. S. arasında yapılan arabuluculuk görüşmelerinin anlaşamama ile sonuçlanması üzerine site yönetimi aleyhine husumet yöneltilerek dava açıldığı, kat maliki M. S. tarafından davalı yönetim adına davaya cevap dilekçesi verilmiş ise de karar defterine göre davacının çalıştığı taşınmazın yöneticisinin dava dışı M. S.U. olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca 634 sayılı Kanun’un 20 nci maddesinin (a) bendi dikkate alındığında dava konusu alacaklardan kat maliklerinin eşit olarak sorumlu olması gerektiği sabittir. Ancak 634 sayılı Kanun’un 1 inci maddesinde kat malikinin; bağımsız bölümler üzerinde kurulan mülkiyet hakkına sahip olanlar şeklinde tanımlandığı ve kat mülkiyetine konu taşınmazdaki bağımsız bölümlerden her birinin ayrı ayrı el birliği ve paylı mülkiyete konu olabileceği düşünüldüğünde eşit sorumluluğun her bir bağımsız bölüm yönünden bulunduğu hususu gözden kaçırılmamalıdır. Açıklanan sebeplerle; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.